Mirhan Hakkı AKIN
  15-10-2023 21:26:00

Bir Ömür Nasıl Yaşanır?

Günümüzün en popüler bilim adamı kimdir diye sorsanız, her halde herkesin üzerinde uzlaşacağı isim tarihçi, akademisyen, yazar İlber Ortaylı olacaktır. Kendine özgü üslubuyla sempati toplayan Ortaylı, özellikle herkesi “çok cahil” bulmasıyla tanınıyor.

İlber Ortaylı’nın yaşamından çıkardığı dersler, deneyimler, önerilerden oluşan bir kitap: Bir Ömür Nasıl Yaşanır? Kitap gazeteci Yenal Bilgici’nin sorularına yanıt veren Ortaylı’yla söyleşi tarzında.  

Çok kapsamlı olan bu kitapta, biz yalnızca Ortaylı’nın eğitime değindiği noktalara odaklanalım.  

Kitabın başında, yaşadıklarından çıkardığı dersler olduğunu paylaşan Ortaylı, “Herkesin bu derslerden faydalanabileceğini” söylüyor.

Ama en başta şunu öneriyor: “İnsanın kendisini ruhen huzurlu tutması, bunun için de lüzumsuz ihtiraslara kapılmaktan vazgeçmesi lazım.”

Eğitim, toplumların gelişmesinde en önemli “mesele”dir diyen Ortaylı, “eğitimin insanın bir nevi yeniden üretilmesi, ‘insan reprodüksiyonu’” olduğunu vurguluyor.

İnsan hayatının belirli dönemleri olduğunu, bu aralıkların gençlik-yaşlılıkla ilgili olmadığını; bir insanın yetişmesi, olgunlaşması ve eser vermesiyle ilgili olduğunu ifade ediyor.

“Hayatımız temel olarak dörde ayrılır: 12-25 yaşlar arası, 25-40 yaşlar arası, 40-45 yaşlar arası ve 55 sonrası. 12-25 arası temel atma dönemidir. Hayatınızı bu dönemde kurarsınız. 25-40 arasında hayata karışır, söz söylemeye başlarsınız. 40-55 arası olgunluktur, otorite olma dönemidir. 55 ve sonrası ise bir dinlenme, demlenme zamanıdır.”

Kendisinin 12-25 yaş dönemini iyi değerlendirdiğini, bunun nedeninin de öğrencilik dönemini geçirdiği zamanın Ankara’sının atmosferinden kaynaklandığını, başkentte bir öğrencinin gereksinim duyacağı her şeyin, özellikle dil öğrenme olanağının, çok fazla olduğunu ve kendisinin de bu koşulları iyi değerlendirdiğini, hatta Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nde annesinin Rusça derslerine girdiğini söylüyor.

25-40 yaşlar arasında kişinin okuması, gezmesi, yeniden öğrenmesi, dil dâhil eksiklerini tamamlamasını öneriyor. “Bu dönemde bir yandan da 12-25 yaşları arasından getirdiklerinizi kullanarak eserler vereceksiniz… İnsanın hangi alanda çalışırsa çalışsın eserlerini 25-40 yaşları arasında vermesi gerekir.”

40’lı yaşlardan sonra hafızanın gerilediği ancak “bir hikmetin, bir terennümün ve tasavvurun” geliştiği bir çağ olduğunu müjdeliyor. 40’lı yaşlardan önce insanın bildikleriyle, bu yaşlarda yapabildiği kadar derin analiz yapamadığının da altını çiziyor. “Ne demişler: gençler bilse, yaşlılar yapabilse!... Bıkmadan usanmadan çalışmalı ve biriktirmelisiniz; 40’ınıza çalışarak ve eser vererek girmelisiniz.”

Kimden, ne öğrenilir?

Ortaylı, insana değer katan insanlarla arkadaşlık kurulmasını salık veriyor okurlara.

İnsanın her zaman arayış içerisinde olması gerektiğini, kendisini kimsenin keşfetmediğini söylüyor: “Ben insanları bulurum, iyi hocalardan eğitim almak için bizzat çok uğraşmışımdır. Kimse gelip beni keşfetmedi.”

Ayrıca insanların yaşadıklarının yüzüne yansıdığını belirten Ortaylı, ifadeniz bomboşsa hiçbir şey yaşamadığınızın fark edileceğini ekliyor. Bu duruma karşı önerisi de monotonluktan uzaklaşmak, gezip görmek, keşfetmek, okumak ve sevmek. “Bunları dolu dolu yapın ki, yüzünüz ifadesiz kalmasın!” diyor.

Çocuk yetiştirme konusunda, “Çocuğu sadece kendisi olduğu, çocuğunuz olduğu için sevin… Sevgiyle büyüyen her insan iyi insan olur... Bizdeki büyük yanılgılardan biri insanlarımızın kendi başaramadıkları şeyleri çocuklarından beklemesidir. Çocuklarınıza kendi yükünüzü yüklemeyin.” önerisinde bulunuyor.

İnsan Kendi Kendini Nasıl Yetiştirir?

Okumanın ve dil bilmenin önemini anlattığı bu bölümde entelektüelliğin de tanımını yapıyor: “Entelektüel, üstüne vazife olmayan işlerle ilgilenen insandır. Entelektüel olmak için işinle ilgili olmayan konuların dışında kalan şeylere de ilgi duyarsın.”

Bu noktada “büyük adam” adını verdiği Atatürk’ün büyük devlet adamı olmasının yanında, iyi bir entelektüel olduğunu da sözlerine ekliyor. “Atatürk fikirlerini kurmay subaylıkta gelen iyi bir eğitim üzerine inşa etmiştir… O, birinci sınıf bir kurmaydı; hangi orduya koysan general olurdu… Atatürk cehalete düşmandı. Bu yüzden de eğitim ön planda geliyordu… Atatürk gerçek bir kitap tutkunudur. Araştırmacı bir kişiliği olduğunu da söylemeliyiz. Çünkü bilgi yetmez merak da gerekir. O akıl ve bilimden yanaydı.”

Ortaylı yalnızca biz Türkleri “çok cahil” bulmuyor, yurtdışındaki insanlar da nasibini alıyor bu sıfattan. “Dışarıda da cahil çoktur. Bu cahillerin bir kısmı ne yazık ki okumuşların arasındadır. Yeterince tarih bilmezler. Türkler hakkında yanlış fikirleri vardır.”

Şimdi “sakinleştirici okumalar” yapmaya başladığını ifade eden Ortaylı, “Edebiyata özellikle klasiklere geri dönüyorum. Hikâye roman okumak insanı çok dinlendiriyor; hafızasını da açıyor. En önemli şey hafızadır.” vurgulamasını yapıyor. 

Ortaylı bundan sonraki bölümlerde okuduğu kitapları, gezdiği yerleri, dinlediği müzikleri, izlediği film ve tiyatroları anlatıyor.

Geçmişe Özlem

Annesi Şefika Ortaylı’nın, Kırım’ın asilzade ailelerinden Karaşay ailesinden geliyor olmasından mıdır, akademik çalışmalarında tarihin derinliklerine fazla daldığından dolayı mıdır bilinmez, Ortaylı geçmişe biraz fazla özlem duyuyor. Kendisi de bunu kabul ediyor zaten. Ortaylı’nın arkadaşı ve büyük hiciv kalemimiz Can Yücel de bir şiirinde Ortaylı’nın bu özelliğine değiniyor! Ortaylı da şiirdeki temanın doğru olduğunu, hayatının bir döneminde “nostaljiye” merak saldığını söylüyor. “Lazımdı ama nostaljinin fazlası akla zarardır. Zamanla biraz silkelenip sadede geldim.” diyerek kendisini de eleştirmekten geri kalmıyor.

Yazıyı Can Yücel’in İlber Ortaylı’ya yazdığı söz konusu şiirle bitirelim.

 

Eskici diye çağırıyor adam sokaktan

Müşteki bir sesle

Neden tarihçi yetişmiyor diye

Şekva ettiğim bu beldede

Onun için eşkıya oldum ya ben.

 

İlber Hocanın önerdiği kitaplardan bazıları: 

1- Osmanlı İmparatorluğu - Halil İnalcık

2- İnce Memet - Yaşar Kemal

3- Savaş ve Barış - Lev Nikolayeviç Tolstoy

4- Semerkant - Amin Maalouf

5- Puslu Kıtalar Atlası - İhsan Oktay Anar

6- Suyu Arayan Adam - Şevket Süreyya Aydemir

7- Yeniçeriler - Reşad Ekrem Koçu

8- Yüzbaşının Kızı - Aleksandr Sergeyeviç Puşkin

  Bu yazı 922 defa okunmuştur.
  YORUMLAR 1 Yorum YORUM YAP
Alpaslan TURAN 17-10-2023 12:30:00
Çok yalın ve sade bir dille anlatmışsınız. Kaleminize sağlık. Okurunuz bol olsun.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI